Yazlikcim.co.uk
    Gezilecek Yerler
    Gezilecek Yerler
    Görseller
    Antalya’nın minik, sevimli, huzurlu, rahatlatıcı, dinlendirici kasabalarından biri olan Kalkan, Kaş’a bağlı ufacık bir mahalle aslında. Ancak bakmayın mahalle dediğimize, tam bir turizm başkenti. Uzun yıllar boyunca hüküm sürmüş Likyalıların izlerini çoğu Antalya ilçesinde görmek mümkün, Kalkan’da da benzer izler oldukça göze çarpmakta. Kalkan’ı diğer ilçe ve turistik kasabalar en önemli özelliği, İngilizlerin bölgede yerleşim kurması. Tatile gelen İngiliz turistlerin aksine Kalkan’a yerleşen yüksek oranda İngiliz’e rastlamak mümkün. Çünkü Kalkan, gerek doğası gerek havasıyla tatilden de ziyade yaşamak için çok elverişli güzel bir yer. Konu yerleşimden açılmışken Kalkan’a tatile geldiğinizde konaklamak için pek çok alternatif ile karşılaşmanız mümkün. Pansiyon ve butik otellerden ziyade ailecek kalıp ev konforuyla tatilinizi geçirmek istiyorsanız, tercihinize göre muhafazakar villalar, dışarıdan görünmeyen korumalı villalar, ekonomik ayrıca lüks villalar da kiralamanız mümkün. Tatil tercihinizi Kalkan’dan yana kullanıyorsanız şanslısınız demektir. Çünkü her anlamda güzel bir tatil geçireceğiniz gibi konforunuzdan da ödün vermemeniz için Kalkan sizi memnun etmeye hazır. Önceden kiralayacağınız villalar ile, ailecek tatil geçirecek hatta tatilde bile kendinizi evinizde hissedeceksiniz. Pek çok alternatif sunuyor size Kalkan konaklamanız için. Ekonomikten lükse, yazlık villalardan havuzu dışarıdan gizli villalara kadar pek çok şık arasında tercih yapabilirsiniz. Gitmeden bile Kalkan sizi memnun etmeye başladı bile öyle değil mi? Tatil dinlenmek, yeni yerler görüp keşfetmek, yazın tadını kızgın kumlardan serin sulara atlayarak çıkarmaktır. Türkiye’nin en uzun plajlarından Patara’ya ev sahipliği yapan Kalkan, büyüklüğünden dolayı ucu bucağı görünmeyen bu plajın ender kumlarının tadını tüm tatili boyunca çıkarsın diye kurulmuş sanki. Ev ve mekanların önünü süsleyen begonvil ve zakkumların mis gibi kokularının etrafa yayıldığı sokaklarından her an denizin engin manzarasıyla karşılaşmanız mümkün. Büyüleyici mavi, bakir koylarla çok daha etkileyici bütünlük kazanıyor Kalkan’da. Diğer Antalya ilçelerinden olduğu gibi Kalkan’da su altı gizli dünyasıyla size yepyeni bir dünya gösteriyor. Antik şehirler kalıntılarına dalışlarınızda da sıkça karşılaşıp, tarihsel dokuya şahit olacaksınız. Tarihsel doku demişken ünlü tarihçi Heredot’un Kalkan için kullandığı o ünlü söz “Dünyada yıldızlara en yakın yer” Kalkan için yapılmış en yerinde tespitlerden biri. Bazı yerler anlatılarak değil yaşanarak çok daha iyi tecrübe edilir. En yakın tatil planınızı Kalkan’a yaparsanız, tüm güzelliklerine bizzat tanıklık etmiş olacaksınız. Akdeniz ikliminin özelliğiyle sıcak olan bölgede deniz ve yaz uzun bir süre sizin için varlığını devam ettiriyor. Yazın tadını 2-3 ay değil 5 ay boyunca doyasıya yaşayabilirsiniz Kalkan’da. Yine de yetmeyecektir bu süre, geldiğinizde ayrılmak istemeyeceğiniz için. Ülkenin en güzel plajlarının Kalkan’da kendine yer edinmiş olması, aynı zamanda tarihi antik kentlere sahip Kekova ve Kaleköy’ü de günlük tekne turlarıyla ziyaret edip tatilinizi daha unutulmaz kılabilirsiniz.
    Birçok yer için cennetten bir köşe deyimi kullanılır ki gerçekten de ülkenin çoğu yeri cennetin yeryüzündeki yansıması gibi. Ancak tasvir ve anlatılanlara baktığımızda cennet sanki Yakapark’ın tanımı gibi. İster Fethiye’de tatil yapıyor olun isterseniz Kaş ya da Kalkan’da, hepsine o kadar yakın ortak bir lokasyondakiYakapark, ziyaret etmeden tatilinizi sonlandırmak istemeyecek, görmediyseniz de hayıflanarak tekrar tatil planı yapmaya başlayacaksınız. Yeşilin tüm renklerini içinde barındıran bir doğa düşünün tam ortasında serin ve sakinleştiren sesiyle şelale aksın gölleştirdiği sularıyla. Kulağa çok güzel geldiğinin farkındayız, bu tecrübeye dahil olmak istemez misiniz? Doğayı seviyorsunuz Yakapark’tan ayrılmak çok zor gelecek sizlere. Farklı türdeki kuş cıvıltılarının şenlendirdiği bu bölge, ruhun dinlenip arındığı saklı kalmış cennetlerden biri. Devasa ağaçların gölgesinde biraz mola verip dinlenebilir, molanıza eşlik eden huzur ile de tüm yorgunluğunuzu unutacaksınız. Küçük bir mola diye uğrayacağınız Yakapark, sizi ağırlamak için çok bir çaba sarf etmeyecek. Daha ilk dakikalardan itibaren sizi kuşatmaya başlayan oksijenin oluşturacağı etkiye kendinizi teslim etmeye hazır olun. Usul usul ancak davetkar hamaklar, manzaranın tadını iyice çıkarasınız diye taraça şeklindeki seyir basamakları, yoğunluğuyla çağlayan su kanalları ve havuza bürünmüş gölleriyle gözünüzü kapatın sesi ve huzurun dinleyin. Tatiliniz anlam kazanmaya başladı bile. Ege kıyılarının en güzel özelliklerinden biri o sıcakkanlı kadınlarının hazırlamış olduğu birbirinden nefis saçta pişen gözlemelerin her durakta rastlıyor olmak. Yakapark’ta, birbirinden renkle sedirlerin oluşturmuş olduğu salaş ve doğal mekanlarda oturup bir şeyler atıştırıp dinlenmeniz de mümkün. Ancak buraya gelmişken gözlemelerin tadına bakmadan ayrılmayın. Ege ve gözlemeleri, tatil anılarınıza bir madde daha eklemenize neden olacak. Çoğu yol üstünde karşılaşacağınız gözlemeler için oluşturulmuş gözleme mekanları da mevcut. Bölgede Alabalık da revaçta. Kanal sularında yaşayan ve doğal yöntemlerle beslenen Alabalıkların da tadı doğal olarak damağınızdan kolay silinmeyecek bir lezzet. Göl ve kanalda yüzen balıkları izlerken, balık atıştırmak isteyebilirsiniz. Yakapark başlı başına bir destinasyon ancak buraya gelmişken yakınlarındaki diğer gezilecek yerleri de ziyaret etmeniz mümkün. Bunların başında, Kaunos, Pınara, Letoon, Xantos, Patara plajı ve antik kentler, kaya mezarları, Fethiye tiyatrosu ve müzesi, Kayaköy, Ölüdeniz Milli Parkı, Katrancı Koyu, Kızlar Koyu, Göcek ve Kaş’ı sayabiliriz. Gündüz uzayıp giden bembeyaz kumlarla örtülü plajlarda denizin ve güneşin tadını çıkarırken, akşamında doğal güzellikler sunan tabiatın eşsiz manzarası eşliğinde dinlenebilirsiniz. Tatilinizde her türlü aktivitelerin olması hem tatilinizi daha canlı kılacak hem de birçok alternatifle tatilinizi değerlendirmiş olacaksınız. Zaten Kaş, Kalkan ya da Fethiye’de tatildeyseniz Yakapark’a uğramadan dönmeyeceksiniz. Yakapark’ın girişinde rastlayacağınız renkli ve küçük eğlenceli yön tabelaları daha ilk dakikadan ne kadar güzel bir yere geldiğinizi kanıtlar gibi.
    Bir plaj düşünün tam kanyon ağzında olsun, bembeyaz kumları ve turkuaz sularıyla sizi karşılasın, tepesinden fotoğraf çekmeye doyamayacağınız manzarasıyla da sizi büyülesin. Kaputaş Plajı tabiri caizse tam da böyle yer. Kaş ile Kalkan arasındaki sahil yolu üzerinde, Kalkan’a 2 km uzaklıkta bulunan bu benzersiz plajın suyu, yer altından akan suların deniz kenarında kumlar arasından süzülmesi sonucu serin ve turkuaz renktedir. Plaj herkese açık ancak ona ulaşmak için tam 187 basamak inmeniz gerekiyor. Yani tepelerin altındaki bu turkuaz cennete ulaşmanız için biraz emek harcamak gerekiyor deyim yerindeyse. Kaputaş plajı, her yaz yerli yabancı pek çok ziyaretçi ağırlıyor. Bu anlamda Antalya turizmine katkısı yadsınamaz bir gerçek. Ancak plajın öyle bir özelliği var ki; hani uzun bir kara yolculuğu sonunda yazın kavurucu sıcağı sizi bunaltmış kendinizi serin sulara bırakmak istersiniz, bir de hiç beklemediğiniz bir anda çölde karşınıza göz alıcı bir vaha çıkar ya tam da böyle bir yer işte. Eğer bir tekneniz varsa, plajın sakin koyunda da Kaputaş’ın tadını çıkarabilirsiniz elbette. Plaj, Ege’nin çoğu plajı uzun göz alıcı bir uzunlukta değil belki ama etrafını çevreleyen yüksek kayalıklarla diğer plajlardan ciddi bir şekilde ayrılıyor. Kaputaş Plajı, Antalya’ya il sınırları içinde bulunsa da, civardaki birçok merkeze de oldukça yakın. Hava yolu ile yolculuk yapacaksanız özellikle Dalaman havaalanını tercih etmelisiniz zira Antalya’ya nazaran Dalaman’a daha yakın bir konumda. Ulaşımı her açıdan kolay bir noktada olan Kaputaş plajının tek sıkıntısı otopark alanının yok denecek kadar kısıtlı olması. Bu sorunu çözdükten sonra ise, her şeyi unutup doğa harikası plajın tadını, gün rengini kızıla döndürene kadar yaşayacaksınız. Yüzmek ayrı bir keyif hele de dalışa meraklı olan deniz tutkunları için ise vazgeçilmez bir hobi. Ancak çoğu insan yüzme deneyimini de göz alıcı mavilikte, baş döndüren dinginlikte ve özellikle yaz sıcaklarını unutturacak sularda yüzmek ister öyle değil mi? “Kızgın kumlardan serin sulara” denilen gerçeği tam anlamıyla yaşama garantisi sunuyor siz tatilcilere Kaputaş Plajı. Tabi bu deneyime kavuşmak için küçük bir bedel ödemeniz gerekiyor. Zira şemsiye ve şezlong kiralamak ücrete tabi. Ancak kendi şemsiyenizi de yanınızda getirebilirsiniz. İlla ki plajın şemsiyesini kullanmak zorunluluğunuz yok elbette. Eklemek istediğimiz diğer bir noktada ne yiyeceksiniz? Kaputaş plajını gidecekseniz yanınızda yiyecek içecek bir şeyler götürmeniz gerekmektedir. Çünkü bu doğal alan koruma altında olduğu için etrafında yapılaşmaya izin verilmediği gibi büfe, kafe yerler de bulmanız imkansız. İster havadan ister karadan şahane bir manzara sunan bu engin turkuaz sularla gördüklerinizle yetinmeyin, tatil planınızı yaparken görülecekler listenize Kaputaş Plajını eklemeyi unutmayın. Bizden söylemesi.
    Türkiye’nin cennetlerinden, Fethiye’nin gözbebeği, tatilcilerin vazgeçilmez adresi Ölüdeniz her yaz yerli yabancı birçok tatilci ağırlamakta. Ve her geçen gün daha da tercih edilmeye başlanan Ölüdeniz, bu kadar hayranlığı sonuna kadar hak eden tam bir doğa harikası, cennetin yansıması, doğal güzelliğin deniz ve doğaya yansıması… 950 hektarlık bir alanda varlığını sürdüren Ölüdeniz, doğal bir tabiat parkı. Tabiatın bizlere sunduğu her türlü renge Ölüdeniz’de ton arası geçişlerle karşılaşmamak imkansız. Yeşilin bin bir tonu, turkuazdan laciverte dönen mavinin büyüleyici enginliği. Sanki profesyonel bir ressamın elinden çıkmış dünyanın en güzel resmi gibi Ölüdeniz, kusursuz, büyüleyici ve etkileyici. Tatil için Ölüdeniz’i tercih etmeniz demek, hem doğaya, hem eğlenceye, hem de gezmeye sonuna kadar doymak istiyorsunuz demek. İsmiyle bu denli yakışan başka bir bölge yoktur Ölüdeniz gibi. Sessiz sakin tüm güzelliğini önünüze sererken, size de bembeyaz kumların üzerinde, içinde tek bir yosuna rastlanmayan denizini seyre dalmak kalıyor. Dünyanın en güzel ve temiz plajları arasında gösterilen Ölüdeniz aynı zamanda mavi bayrağa sahip. Bu da suyunun ne kadar berrak ve temiz olduğunu gösteren en önemli gösterge. Denizin üzerine uzanan irili ufaklı kara parçaları, aynı zamanda mavinin içinde yemyeşil yükselen büyüklü küçüklü adacıklar, izledikçe büyüleyen en doğal ve büyüleyici detaylar. Ülkenin en değerli tatil destinasyonlarından biri Fethiye Ölüdeniz. Ancak dünya geneline baktığımızda da tercihini bu cennetten yana kullanan pek çok turistle karşılaşmak mümkün. Ölüdeniz’de birçok su sporunu denemeniz mümkün. Ancak burada en çok tercih edilen aktivitelerden biri de Babadağı’ndan yapılan yamaç paraşütü heyecanı. 2000 metre yükseklik, uçurumdan sonra başlayan büyüleyici manzara. Ölmeden yapılacaklar listeniz varsa, Ölüdeniz’deyamaç paraşütü yapmayı eklemeyi unutmayın maddelere. Zira bu deneyimi yaşadıktan sonra, bundan daha güzeli olamazdı diyeceksiniz büyülenmiş bir şekilde. Yükseklik korkunuz varsa bile eğer ciddi bir sağlık sorununa neden olmayacaksa bu deneyim, tatilinizi yamaç paraşütü yapmadan sonlandırmayın. Aslında burada önemli olan yamaç paraşütü yapmak değil, yazıda da bahsettiğimiz üzere mavi ve yeşilin her tonuna kuş bakışı şahit olmak, upuzun kumsalın sonsuz beyazlığına eşlik eden dik yamaçlar… Koylarıyla da cennet kapılarını her defasında sizi sonsuza kadar açan Ölüdeniz’e gittiğinizde başta Kelebek Vadisi olmak üzere görmeniz gereken koylardan. Kara yoluyla ulaşımı olmayan koya, tekne turuyla katılıp dağların arasında yüzmenin keyfini yaşayabilirsiniz. Tatilinizde hem dinlenmek hem de eğlenmek istiyorsanız Ölüdeniz’de ihtiyacınız olan her şeyi bulabileceksiniz. Sofranızı şenlendiren taptaze balıkların sergilendiği meyhanelerden, sabaha kadar dansın yorgunluğunu günün ilk ışıklarıyla kumsalda atacağınız gece hayatı, sessiz sakin koylarında kuracağınız kamplar. Bir tatilden beklediğiniz her şeyi sunuyor size Ölüdeniz. Eğlenceyi ve tatili size bir arada sunan bu bölgede, konaklama için de sıkıntı yaşamayacaksınız. 5 yıldızlı otellerden tutun da butik otellere, pansiyonlardan apartlara kadar konaklama tercihinizi istediğiniz şekilde kullanabilirsiniz.
    Ülkenin en güzel plajlarına sahip, turizm cenneti, doğal güzellikler destinasyonu bölgeleri neresi diye sorulsa Antalya cevapların en başında gelir. Plajları, tarihi ve kültürel zenginlikleri, deniz ısısı bile Antalya’yı gözde tatil bölgelerinden biri haline getirmek için yeterli. Tabi ülkenin en uzun 2. Dünyanın ise 11. kumsalı olma özelliğini elinde barındıran Patara Plajı’nın da bölgede olduğunu düşünürsek, Antalya’nın tatil bölgeleri arasındaki önemi ve yeri daha da anlam kazanıyorsanki, sizce de öyle değil mi? Türkiye’nin Samandağ Plajından sonra en uzun ikinci plajı olan Patara Plajı, 12 km uzunluk ve 250 ila 1500 metre genişliğe sahip olup, derinliği 300 metre civarındadır. Diğer plajlara nazaran suyu sığ olan Patara plajının yıllık ziyaretçi oranı neredeyse 400 – 500 bin civarında. Doğal bir güzellik olması yanında güvenli bir yer olması da bölgenin tercih edilmesinde önemli bir etken. Tatil yaparken dinlenmek, dinlenirken bolca temiz hava almak, temiz hava alırken güneşin teninizdeki aksini hissetmek istiyorsanız Patara Plajını mutlaka ziyaret edilecek yerler arasında baş sıraya çıkartın. Uzunca bir kuraklık ve susuzluktan sonra karşınıza çıkan devasa bir vaha gibi, uçsuz bucaksız ve göz kamaştıran. Tabi ne yazık ki nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan CarettaCaretta’ların da üreme merkezi olduğunu düşünürsek Patara Plajı, hem cazibeli hem özel bir hal alıyor ziyaretçiler için. Plajın bu özellikleri nedeniyle koruma altında olduğunu belirtmekte de fayda var. Bir yere ilk kez gidilecekse güzel ve doğal olmasına özellikle dikkat edilir. Ancak göz ardı edilmeyecek olan diğer önemli bir hususda güvenli bir yer olması. Patara plajının tercih etmek için doğal bir doğa mucizesi olması yanında yerli ve yabancı ziyaretçiler için ayrıca güvenli bir yer olması dikkat çeken en önemli özelliklerinden. Akdeniz’in en güzel kumsal ve sahillerinden biri Patara Plajı evet, çünkü göz alabildiğine uzanan engin bir deniz, yine göz alabildiğine uzanan engin bir kumsal ve ortasında yüzünüzü okşayan hafif meltem esintisinin huzurunuza eşlik ettiği dinginlikte siz. Plajın rüzgar alıyor olması, güneşin etkilerini bir nebze olsun azaltması yanında, sörf tutkunları için de elverişli bir uğrak nokta. Patara Plajı’nın tüm bu özellikleri sadece yaz ve deniz turizmi için cazibe noktasına haline getiriyor gibi görünse de adını Patara Antik Kent’inden aldığını düşünürsek, tarihi ve kültürel anlamda da Patara dikkatleri üzerine çeken bir lokasyon. Kültürel, doğal güzellik, tarihi doku, carettacarettalar… Tercihiniz her ne olursa olsun, Patara’dan eliniz boş ayrılmayacaksınız.Plajın Yeşilçam filmlerinde kullanılan doğal bir çöl seti olduğunu da notlarımıza eklemekte fayda var. Plaja giriş ücretli olup ( cüzi bir miktar ), plaj içinde bulunan kafeteryadan alışveriş yapabilir aynı zamanda şemsiye ve şezlong ihtiyacınızı da karşılayabilirsiniz.
    Saklıkent Muğla’nın incilerinden Fethiye ve Fethiye’nin incisi Saklıkent Kanyonu ismiyle müsemma saklı bir kent saklı bir cennet. Ülkenin çoğu kıyı kesimi yaz turizmi ile gözde destinasyonlar ancak bazen şehir yorgunluğunu atmak için daha sessiz, sakin, denizden bir nebze uzaklaşıp doğayla baş başa kalmak isteriz ya işte Saklıkent bu anlamda fazlasıyla sizleri tatmin edecek bir yer. Saklıkent, Antalya sınırında bulunan toplam uzunluğu 18 km, yüksekliği 200 ila 600 metre arasında değişen, görenleri etkilemekle kalmayıp ülkemizin doğal güzelliklerine bir kez daha hayranlıkla şahit olacağımız bir doğa harikası. Nasıl meydana geldiği tam olarak bilinmese de, bundan binlerce yıl önce dünyada meydana gelen jeolojik patlama sonucu ortaya çıktığı bilinmektedir. Kanyonun bu kadar büyük olmasına rağmen, 2 metreye kadar daralan yerlerde gökyüzünü görmek neredeyse imkansız. Ancak bulunduğunuz kanyon buz gibi suları, kayaların devasa büyüklüğüne dalıp gittiğinizden gökyüzünü görememeyi çok da dert etmiyorsunuz. Saklıkent, konuklarının gönül rahatlığıyla ziyaretlerini yapabilmeleri aynı zamanda bu doğa harikası alanı tehlikeden uzak bir şekilde gezebilmeleri için merdiven ve köprülerle çevrili. Fethiye’nin Ölüdeniz’den sonra en fazla ziyaretçi ağırladığı yerlerden olan Saklıkent, çok değil bundan 26 yıl önce keşfedilmiş. Kanyonun en güzel özelliklerinden biri, el değmemiş olması. Adı üstünde doğal bir alan. Üzerinde yörenin örneklerinden kilimler ile çevrilmiş, yemeğinizi yerken ayaklarınız buz gibi su içinde soğutup, bol bol oksijen soluyabileceğiniz mekanlarla çevrili. Ancak bu mekanlar Saklıkent’in güzelliğini bozmuyor tam tersi ayrı ve renkli bir hava katıyor bu milli parka. Gezmeyi sevenler bilir, ülkenin çoğu kıyı bölgesi tadı dimağlarda iz bırakan gözlemeleri ile meşhur. Saklıkent’e giderken yol üstünde pek çok gözlemeci ile karşılaşıyorsunuz ve kanyona vardığınızda da yine mis gibi kokularıyla sizleri çeşitli gözlemeci karşılıyor. Yani kanyon her anlamda beklentilerinizi karşılayacak bir gezi sunuyor sizlere. Saklıkent’in özelliği, kayaların arasında olması ve bu özellik elbette içi büyüklü küçüklü suların içinde yürürken size zorluk yaratmaması için düz bir ayakkabı tercih etmeniz gerekmektedir. Ancak ayakkabınız çok uygun değilse bile merak etmeyin, kanyonda gezmeniz için size uygun ayakkabılardan kiralayıp serin suların ve bu gösterişli kayaların tadını çıkarabilirsiniz. Ha tabi unutmadan yanınıza yedek bir kıyafet almanızda fayda var. Çünkü Islanmanız ya da sularda yürürken kendiniz serin sulara bırakmanız olası bir ihtimal. Fethiye’ye gidenler bilir, yazın sıcaklık bazı dönemlerde 40 dereceye kadar ulaşabiliyor. Ancak bu kavurucu sıcağı Saklıkent içinde hissetmiyor tam tersi ayağınızı soğutan buz gibi sularla dışarıdaki sıcaklığın sizi bunaltmasına izin vermiyor bu güzide destinasyon. Tabi bu cennet köşeyi ziyaret belirli bir ücret karşılığında kapılarını size açıyor. Sivil 6 TL öğrenci için de 3 TL gibi bir fiyat ile kanyonu ziyaret edebilirsiniz.
    Antalya ülkemizin deniz turizmi açısından en çok tercih edilen illeri başında geliyor. Ancak yaz turizmi yanında kültür turizmini de tercih edip, tatilini bu alanda yapmak isteyenler için de sıkça tercih edilen bir destinasyon. Özellikle sınırları içinde barındırdığı Antiphellos Antik Kenti, tarih ve kültür meraklıları için unutulmaz bir deneyim sunuyor. Bu tarihi ve mimarisi ile göz alıcı yapı, Antalya’nın Kaş ilçesi sınırları içinde yer almaktadır. Antiphellos, MÖ 2. Yy’da kurulmuş olan kent, özellikle Hellenistik dönemde ticari girişimlerin desteklediği gelişmelerle yükselişe geçer ve ciddi bir liman kenti olma özelliğine kavuşur. Mimari açıdan tam bir işçilik örneği sergileyen bu antik kent, Meis yarımadası manzarasıyla da, tarihi açıdan olduğu gibi manzarasıyla da ziyaretçilerini fazlasıyla etkiliyor. Antiphellos Antik Kenti, dönemin en önemli liman kenti olması yanında bölge ormanlarından sedir ağacı ticaretini de yürütüyor olmasıyla da dönemin hem kendi kendini geçindiren hem de diğer ticari merkezler ile ilişkiler yürütmesine neden olan lokasyonu haline gelmiştir. Sizce de çok güzel değil mi, ülkemizde hem yaz, hem kış, hem kültür turizminin doyurucu nitelikte olması. Tercihiniz hangi alanda olursa olsun, birçok noktaya gidip görüp, benzersiz deneyimler yaşamanız mümkün. Kültür turizminin de, özellikle gittiğiniz yerin tarihi ve kültürel dokusunu araştırıp gidiyor ve bu deneyimi yaşıyorsanız, ölmeden önce yapılması gereken listenizdeki önemli bir maddeyi yerine getirmiş oluyorsunuz. Antiphellos Antik Kenti, gezi listenizdeki yerini hak eden benzersiz ve göz kamaştırıcı bir yer. Tarihi önemi, kültürel dokusu, deniz manzarası, etrafını çevreleyen ve oksijene doymanızı sağlayacak sedir ağaçlarının dinginlik veren hışırtısıyla, surlarda oturun gözlerinizi kapatın huzuru hissedin. Gözlerinizi tekrar açtığınızda inanın zamanda yolculuk yapmış gibi olacaksınız. Tabi bölgenin dokusunu az da olsa bilmeniz gerekiyor ki, o huşuyu tam içinizde hissedebilin. Ne yazık ki bu antik kentten günümüze gelebilen sadece Antik Tiyatro oldu. MÖ 2. Yy’da önemli bir yaşam, liman ve ticaret kentinden günümüze sadece antik tiyatro kalıntılarının zarar görmeden gelmiş olması her ne kadar üzücü olsa da, bölgenin önemini azaltmıyor. Tiyatro sapasağlam günümüze kadar dimdik ayakta gelmiş ancak Kaş’ı gezmeye başladığınızda antik kentten kalan irili ufaklı, belirli belirsiz izler göreceksiniz. Tarih Kaş’ı gezerken peşinizi bırakmayacak, buna hazırlı olun JAntik tiyatro hariç günümüze kadar tarihi yapısını koruyarak gelen bir başka eser de yine Antiphellos Antik Kenti içinde yer alan Kral Lahdi. Özellikle bölgeyi ziyaret eden turistlerin büyük ilgi gösterdiği lahit Uzun Çarşı civarında yer almakta bunun yanında Dansözler Mezarı da yine kentin dikkat çeken yapılarından biridir. Bu tarz örneklere sıkça rastlayacağımız Kaş’ın, hem yaz hem de kültür turizmi açısından zengin olması siz tatilcileri her anlamda memnun edecek.
    Daha önce ziyaret ettiniz mi bilemeyiz ama Meis Adası’nı gezilecekler listenizde başköşeye taşımanızda fayda var. Gerek rengarenk evleri, gerek lezzetiyle damağınızdan silinmeyecek küçük şirin balıkçı lokantaları, gerekse doğal zenginlikleriyle Meis Adası’nda bol huzurlu bir tatil geçirmeye hazır olun. Ada, Yunanistan’a bağlı on iki adadan yalnızca biri. Yunanistan’da bir ada ancak çok değil Türkiye’ye de 2 km uzaklıkta. Görünüş olarak yine Yunanistan’ın Symi adasına benzese de, Meis Adası diğer Yunanistan adaları gibi şahsına münhasır aslında. Ada tarihi açıdan ziyaretçilerini oldukça tatmin edici. Rodos Şövalyelerinden tutun da Osmanlılara kadar adada egemenlik kurmuş birçok uygarlık ve birlik mevcut. İkinci Dünya Savaş’ından sonra ise temelli olarak Yunanistan’a geçmiştir. Adada hüküm sürmüş pek çok uygarlık var dedik, haliyle tarihi anlamda bu uygarlıkların esintilerini bölgede hissetmek mümkün. Gerek kültürel gerekse yerleşim alanında olsun Meis Adası, tarihi izleriyle gezinizi unutulmaz kılıyor. Bazıları kalabalık, büyük, eğlence alanları çok olan yerleri tercih ederken bazıları ise dinlenme tatillerini yeğler. Dinlenmek, şehrin yorgunluğunu üzerinden atmak, denize sıfır meyhanelerde demlenerek fonda yükselen Yunan şarkılarına eşlik etmek ister, vuku içinde. Tercihiniz bu yöndeyse Meis Adası bu anlamda ihtiyacınızı eksiksiz karşılayacak bir bölge. Küçük bir ada olması ulaşımı olumsuz etkilemiyor hatta tam tersi adada bir havaalanı mevcut. Aynı zamanda Antalya Kaş’tan da adaya devamlı vapur seferleri var. Ada sarp kayalıklarla çevrili ve girintili çıkıntılı olduğu için bölgeye sadece doğu kıyısından giriş yapılabiliyor. Ve yine doğu bölgesindeki Magisti Köyü adanın tek yerleşim yeri. Yani adanın tek vakit geçilip, gezilecek yeri Magisti Köyü. Ancak bu sıkıntı teşkil eden bir durum değil tam tersi kalabalıkla yorulmayacağınız benzersiz bir keyifle tatilinizi sürdüreceksiniz adada. Ada küçük ancak güzellikleri büyük. Yapılacakları da fazla tabi. İsterseniz kumsalda denizin keyfini sürün, isterseniz tepelere tırmanıp adayı ve Antalya’yı seyre dalın, isterseniz de Yunanistan’a özgü o daracık ve rengarenk evlerle çevrelenmiş sokaklarını gezintiye çıkın. Siz yine de hepsini yapmadan adadan ayrılmayın, tercih edeceğiniz her bir aktivite sizi fazlasıyla memnun edecek. Meis Adası’na ulaştığınızda zaten bu vaatleri duyar gibi oluyorsunuz, çünkü daha ilk dakikalardan ada sizi coşkulu bir hoş geldin ile karşılıyor. Adaya sadece doğu kısmından giriş yapılıyor dedik ancak Mavi Mağara diye adlandırılan, doğaya ve maviliklere ait tüm güzellikleri içinde barındıran bu mağaraya adanın doğu girişinin tam arkasında bulunan bu benzersiz yapıya deniz taksisiyle gitmek mümkün. 70 metre yükseklikte olan bu mağarayı ziyaret edip, karanlık ama masmavi sularında yüzmeden Meis gezinizi sonlandırmayın. Adanın nüfusu ise 2001 sayımına göre 406 olup, yaz dönemlerinde bu sayı fazlasıyla artmaktadır. Akdeniz iklim özelliklerinin yaşandığın Meis’e yaz mevsimine ait herhangi bir ayda gidebililrsiniz.
    Yine Antalya, yine bir tarihi doku, yine bir kültürel miras bölgesi Demre Myra. Antalya’nın Demre ilçe sınırları içinde bulunan Myra Antik Kenti, Likyalılardan günümüze tüm ihtişamıyla gelmeyi başarmış ülkenin kültürel miraslarından biri. Mağara şeklinde mezarlardan oluşan yapı, zamanında Roma ve Bizans imparatorluğunun hüküm sürdüğü bir alan. Hüküm sürmüş imparatorlukların da izini bünyesinde barındıran Myra, İ.Ö 5. Yy’dan beri bölgene varlığını sürdürmekte, baş döndüren ihtişamıyla. Tarihe ve tarihsel mirasa meraklıysanız Demre Myra sizi fazlasıyla memnun edip, gezi anılarınıza unutulmayacak tecrübe ekleyeceğiniz bir yer. Ayrıca bölge, Likya döneminde en büyük altı kentten biri. Likyalılar, dini ve idari yönden gelişmiş bir uygarlık olup, varlık gösteren zengin iş adamlarının desteğiyle birçok yapı inşa edilerek günümüze kültürel miras olarak kalmaları sağlanmış. Demre Myra da bu kültürel mirasların başında gelerek, bölgenin bu anlamda ziyaretçi çekmesini sağlayan gözde tarihi destinasyonlarından. Sarp kayalar oyularak ve mimari olarak işlenerek meydana gelen Myra Antik Kenti, ziyaretçilerine de hayran dolu gözlerle izleyecekleri görsel bir ziyafet sunuyor. Günümüze ulaşan kalıntılar içinde antik tiyatro da yer almakta. Özellikle Aziz Paul ve dostlarının uğrak yeri olduğu için ise Hristiyanlar için hem kutsal hem de özel bir anlam taşımakta. Ancak dini bir ayrım yapmadan kültür ve tarih tutkunları için de görülmesi gereken, görüldükten sonra ise unutulmayacak bir anı olarak kendine yer edinen değerli bir kent. Eğer gezi ve tatillerinizde bol bol fotoğraf çekerek anı biriktirmeyi seven bir gezginseniz, Myra Antik Kenti kayaların içindeki varlığıyla albümünüzde kendine başköşe oluşturacak, her bir karede tarihi bir koku alacağınız şahane bir miras. Saygı duruşunu hak eden bu tarihi yapı, zamanında kent olarak kullanılıyor ve bunu bilmek ziyaretçilerinde şaşkınlık uyandıran bir merak oluşturuyor. Yüzyıllar öncesinde mimari anlamda bu kadar ileri olan bir uygarlık, doğaya herhangi bir zarar vermeden oluşturulmuş bir yerleşim alanı. Doğaya saygılı, korunaklı, dikkat çekici, sağlamlığı ile günümüze ulaşmış bir başyapıt. Sizce de hayranlık duyulacak gibi değil mi? Demre, Myra Antik Kenti başta olmak üzere; Noel Baba Kilisesi, Andriake Kuş Cenneti, Çayağzı Plajı, Heroon Anıtı, Soura Antik Kenti de bölgede görülmesi gereken tarihi ve kültürel alanlardan sadece bir kaçı. Likyalılar idari yönden gelişmişliğinin yanında dini olarak da önemli bir merkez olması, bölgede kilise ve lahitlerin de varlığını destekler nitelikte. Myra Antik Kenti’ni günün her saati görüp fotoğraflayabilirsiniz. Ancak akşam güneşinin etrafı saran kızıllığının, ağaçların arasında süzülerek yansıttığı renk Myra’yı tarif edilemez güzelliklere boğuyor. Ziyaretiniz esnasında ne demek istediğimizi anlayacak ve bize hak vereceksiniz. Tarih meraklıları Demre Myra’yı görmeden Antalya’dan ayrılmayın. Myra Antik Kenti’ne giriş ücretli ancak müzekartı da geçerli.
    Ülkemiz, yüzyıllardan beri birçok uygarlığa ev sahipliği yaptığı için çoğu bölgemizde değişik kültürel ve tarihsel izler görmek mümkün. 3 tarafının adalarla çevrili olması jeopolitik açıdan çok önemli ancak bir de doğal güzellikleri var ki, görülmeye değer demek yetmez bizzat hissetmek, o güzelliklere şahit olmak ve anılarımızı yeryüzündeki cennetler ile süslemek gerek. Ülkenin doğal cennetlerine sıkça rastlayacağımız en zengin lokasyonların başında gelen Antalya ise, her bir köşesinde buram buram tarihi hissedip, “cennet de böyle bir yer olsa” diyeceğiniz güzelliklere sahip. İşte bu doğan cennetlerden biri de Kekova… Huzuru, doğası, kuş cıvıltıları, kültürüyle güzide yer, koruma alanı olarak ilan edilen o güzelim Kekova… Antalya’nın Demre ilçesine yakın, Orman Bakanlığı tarafından 1990 yılında sit alanı ilan edilen Kekova, etrafı yüksek kayalıklarla çevrili şirin ve güzel bir ada. Koruma altına alınmış sit alanı olduğundan, ülkenin nadir bakir yerlerinden biri Kekova. Bu özelliği de özgürce tüm güzelliklerini ziyaretçilerine sunmasına neden olmuş. Kekova’yı turlarken tarihin izlerine her adımda rastlamanız mümkün. Lahitler, batık kentler, antik tiyatro kalıntıları, kaya mezarlar sizleri tarihsel yolculuğa çıkaracağı gibi, hayranlık dolu gözlerle kalıntıları gezip şaşıracaksınız. Ancak antik çağda bölgenin yükselen deniz sularının altında kalmasıyla tarihi kalıntıların da büyük çoğunluğu su altında kalmış. Bundan dolayı Kekova’yı turlarken, denizin içinde sizi büyülemeye hazır batık bir şehir ve şehir kalıntılarıyla karşılaşmanız mümkün. Tarihi açıdan ziyadesiyle tatmin eden Kekova yaz turizminin de ülkemizde aktif bir şekilde yaşandığı en önemli destinasyonlarından. Kekova denizinin çok güzel bir özelliği var ki o da tüm Akdeniz sularının en temizinin bu bölgede hayat sürüyor olması. Tertemiz suları, çocuklarınızın da denizde bolca vakit geçirmesi için güvenli.Adanın etrafında yine büyüklü küçüklü ada mevcut. Masmavi denizin üzerinde yemyeşil ada ve adacıkları, Kekova’da bulunan Simena kalesinde tırmanıp seyre dalmak hele de günbatımı kızıllığıyla paha biçilemez bir manzara sunuyor. Zaten Kekova kayalıklarla çevrili olduğundan dolayı, herhangi bir noktasından da sunduğu yeşil mavi güzellikleri izlemek mümkün. Yıl içinde yerli ve yabancı turist ağırlayan Kekova, bir kısmı suların altında bir kısmı karada yer alan çok özel bir bölge. Bu özelliği ile ülkemizden ziyade dünyada da benzerine çok rastlanmamasıyla nadir kentlerden biri. Sit alanı olması nedeniyle Kekova’nın bakirliği ve deniz sularının tertemiz olması sevindiriyor. Tatilciler bölgede aktif bir gece hayatı beklentisiyle geliyorsa hayal kırıklığı yaşamaları kaçınılmaz. Burası daha ziyade, şehir hayatının gürültüsü ve hengamesinden kaçıp, ruhen ve bedenen dinlenmek isteyenler için çok daha ideal. Yazın sıcaklığını masmavi sularda hafifletecek, akşam yemeğini küçük ve salaş balıkçı restoranlarında yiyecek, gece yakamozun aksini hafif dalga sesleriyle izleyecek tatilciler için Kekova fazlasıyla ideal ve memnun edecek bir tercih olacaktır.
    Antik Kent cenneti Antalya, eski adı Simena yeni adı Kaleköy olan şirin turistik kasabasıyla doğa tutkunlarını her yıl ağırlamakla kalmayıp kendine hayran bırakıyor. Antalya’nın Demre ilçesine bağlayan bu güzel kasabanın en değişik özelliği karada olmasına rağmen karayolu ulaşımı olmayan tek bölge. Değişik ancak Kaleköy’e özgü. Antalya kültürel ve tarihi anlamda zengin ve bu zenginlikleri destekleyen doğa mucizesi harikalarla donatılmış. Adeta lütuf gibi, şahit olduğunuz tüm manzaralar size dünya üzerindeki cennetin kapılarını ardına kadar açıyor. İster tatil yapın ister ziyaret için bölgeye gidin, memnun olmadan ayrılmayacağınızın sözünü veriyor size Antalya her anlamda. Kaleköy ise bambaşka bir pencereyle sizi kucaklıyor. Tarihi çok köklü, kültürel mirası paha biçilemez, denizi alabildiğince mavi, mistik havası ise alışkanlık yaratıcı. Peki siz bir tatilden daha başka ne beklersiniz? Kaleköy çok geniş bir alanı kaplayan Kekova Çevre Koruma alanında kendine yer bulmuş arkeolojik bir sit alanı aynı zamanda. Bölgede lahitler, kaleler, taş merdivenler, iskele kalıntılarının sizi karşılaması daha ilk andan itibaren antik çağa tüm izleri beğeninize sunuyor, hayranlıkla. Kaleköy her ne kadar sit alanı olup antik çağ kalıntılarına ev sahipliği yapsa da, yaz turizmi açısından da tatil meraklılarını ağırlamaya hevesli alternatifler sunuyor. Türkiye’nin çoğu köşesi ölmeden görülecek cennetler listesinde, Kaleköy ise cennetin ta kendisi; doğa cenneti, temiz hava cenneti, manzara cenneti, kültür cenneti, tarih cenneti… Kekova denilince akla ilk gelen bölge olan Kaleköy’ün en dikkat çeken özelliklerinden biri, denizinde yükselen büyüklü küçüklü ada ve adacıklar. Manzarayı Kaleköy’in, yeşilin her tonunu cömertçe sergilediği tepelerinde izlerseniz, mavi enginlik içinde yeşil yosunların aksini, adaların doyurucu görsel şovunu bizzat tanıklık edeceksiniz. Tatile çıkmadan önce yapmak istediğiniz tatil tipine karar vermeniz daha iyi olacaktır hayal kırıklığı yaşamamamız adına. Ancak rotanız Kaleköy ise aklınızda soru işaretleri olmadan yola koyulabilirsiniz. Hem dinlenip, hem öğrenip, hem gezebileceğiniz ve hepsini aynı yerde yapabileceğiniz nadir bir destinasyon olan Kaleköy’de, sabahları korna seslerine inatla kuş cıvıltıları ve balıkçı motorlarının güne başlayan sesiyle uyanacaksınız. Kahvenizi hazır soğutmadan camınızı aralayın, huzur dışarda sizi bekliyor… Deniz kenarındaki şirin ve renkli rum evleriyle bir bölgede tatil yapıyorsanız aç kalmayacaksınız demektir. Denizle iç içe geçmiş balık restoranları, sadece balık değil denize ait tüm meze ve canlılarla zenginleştirecek masanızı. Kaleköy’de lüks ve çok yıldızlı otel aramayın, rahat ve temiz pansiyon ve butik oteller ağırlayacak sizi tatilinizde. Zaten manzarayı bırakıp uyumak bile istemeyeceksiniz neredeyse. Her anlamda doğal olmasıyla dikkat çeken Kaleköy, yerli halkın el işçilikleriyle hazırladıkları dantel, yazma, örgü gibi değişik eşyaları açtıkları tezgahlardan kendinize Kaleköy hatırası satın alabilirsiniz. Pişman olmayacağınız bir tatil hazırlığı yapmaya başlasanız fena olmaz, nedersiniz?
    Tlos Antik Kenti’n dağlık bir arazide konumlanmış olması dönemde ne derece çetin savaşlar ve savunma geçirdiğini kanıtlar nitelikte. Zamanında Likyalıların yoğun hüküm sürdüğü bölgenin en eski yerleşim yeri Tlos. Dönemin en göze çarpan eserlerinden olan kayalara oyulmuş mezarlar mimari ve dini açıdan da bölgenin zenginliğini yansıtan en önemli kalıntılar. Bunca mezar içinde en görkemli, ihtişamlı ve dikkat çekici olan ise Pegasus’a ait mezar. Özellikle de, Pegasus’un, üç başlı canavar olduğuna inanılan Chimera ile savaşının resmedildiği Bellerephontes’e ait mezar anıtı en dikkat çekici yapılardandır. Mezar odasına süslemeli iki kapıdan girilir. Ziyaretiniz esnasında büyülenmemeniz neredeyse imkansız. Bazı kültür ve tarihsel turizmi seven tatilcilerin defterleri bu antik eserlerle çizili. Bölgeye gezi yapacaksanız siz de karalama defterinizi hazırlayın. Gördüğünüz her kalıntıyı defterinize karalayıp onları resmetmek isteyeceksiniz. Tlos için tertemiz bir sayfa ayırın, ihtişamı karalama defterinizi de fazlasıyla kaplayacak. Tlos Antik Kenti içinde, tanrıların tanrısı olduğuna inanılan Kronos’un da tapınağı mevcut. Biraz deformasyon dışında günümüzde varlığını gösteren sadece tiyatro, stadyum, büyük ve küçük hamam, Nekropol kalmıştır. Ancak bu yapılar bile, Tlos’un dönemin ötesinde gelişmişlik ve kültürel yapısını göstermek için yeterli. Tarihi yapılar geçmişe ait izleri gösteren en önemli kanıtlardır. Tarihini incelediğimizde de gelişmişliğini gördüğümüz Tlos, zamanında inşa edilen dini, kültürel ve idari yapılarıyla tarihi önemi gösteriyor. Bölgeyle ilgili anlatılan bir rivayete göre; Tanrıça Athena, kanatlı at Pegasus’u ağzından ateş püsküren canavarla savaşmaya giden Bellerofon adlı bir gence vermiş. Bellerofon, Pegasus sayesinde canavarın alevlerinin erişemeyeceği yüksekliklere çıkıp oklarıyla onu öldürmeyi başarmış. Bu başarısının ardından Likya Kralı’nın kızı ile evlenmiş, tahtın varisi olmuş. Tlos, Bellerofon’un uzun yıllar mutlu yaşadığı kenttir. Zamanla başarılarıyla kibre kapılan Bellerofon, tanrıların öfkesini çeker.Hatta kibrinin sonucu olarak bir gün Pegasus’a biner ve Olympos’a çıkmayı dener. Zeus’un gazabına uğrar ve Bellerophontes’in bindiği Pegasus’a bir at sineği musallat eder. Atın kuyruğunun altına yerleşen bu sinek atı ısırır ısırmaz at Bellerophontes’i üzerinden atar. Gözden kaybolana dek yukarıya çıkmış olan Bellerophontes büyük bir hızla yere düşer. Bir zamanlar düşmanlarının korkulu rüyası olmuş kahraman hayatının sonuna dek tanrılar tarafından lanetmiş sakat ve kör birisi olarak yaşar.
    Harita Görünüm
    WhatsApp
    ×Müşteri Temsilcileri
    Whatsapp
    Müşteri Temsilcileri
    XREZERVASYON OLUŞTUR
    Tarihler Müsait
    Giriş Saati :Çıkış Tarihi:
    Konaklama Süresi:₺000
    Konaklama Bedeli:₺000
    Elektrik Ücreti:₺000
    Kısa süreli konaklama bedeli:₺000
    Şimdi ödenmesi gereken:₺000
    Kapıda nakit ödenecek:₺000
    Toplam Tutar:₺000
    En düşük fiyat garantisi !

    Gizliliğinize değer veriyoruz. 

    Web sitemizdeki çerezleri (cookie) size daha iyi bir hizmet sağlamak için kullanıyoruz. Detaylı bilgi için çerez politikaları ve kişisel verilerin korunması hakkında açıklama metnini inceleyebilirsiniz.